1700’lü yılların sonunda Osmanlı İmparatorluğu döneminde Londra’da sefarette görevli olan Mahmut Efendi isimli bir zat çalışıyordu. III. Selim dönemine denk gelen bu yıllarda, Mahmut Efendi İngiltere sokaklarında gezerken bir ilan panosunda bir yazı görüyor.
İlan, kendine güvenen İngiliz erkeklerinin, porsuk ağacından yapılmış iki metrelik yaylarını alıp er meydanına çıkıp güçlerini göstermelerini istiyordu. O dönemde salon sporları yoktu; basketbol, futbol, voleybol gibi branşlar bulunmadığından, savaş silahları oyuna dönüştürülmüştü.
Mahmut Efendi bu ilanı görünce heyecanlanıyor ve yanında getirdiği dede yadigârı yayını alarak müsabakaya katılmak istediğini söylüyor. Ancak, İngilizler Mahmut Efendi’yi ufak tefek buluyor ve yayının LongBow’un yarısı kadar olduğunu görerek, “Bu bizim kültürümüze has bir şey, sizin müsabakaya alamayız, özür dileriz” diyorlar.
Mahmut Efendi durumu olumlu karşılıyor, ancak tam gidecekken biri alaycı bir şekilde, “Zaten o küçük yayla rezil olurdunuz, bir şey yapamazdınız” diyor. Mahmut Efendi bu sözleri içselleştiriyor ve durumu üstlerine intikal ettiriyor, müsabakaya girmesi gerektiğini söylüyor.
Durum III. Selim’e kadar intikal edince, Sultan Mahmut Efendi’yi müsabakalara aldırıyor. Üç kategori var: menzil atış, durarak hedef atış, koşarak hareketli hedef atış. Mahmut Efendi menzil atışına katılıyor. İngilizler 100.000’e yakın insanın bulunduğu tribünlerde atışlarını yapıyor. İngilizlerin LongBow yayından en uzun atışı 217 metreye ulaşıyor ve bu mesafe tarihe geçiyor.
Sıra Mahmut Efendi’ye geliyor ve tribünler yavaş yavaş boşalıyor. Kimse küçük yayla büyük bir şey beklemiyor. Mahmut Efendi yayını kuruyor, çekiyor ve “Ya Hak!” diyerek yayı bırakıyor. Ok 430 metreye düşüyor ve insanlar inanamıyor. Mahmut Efendi, neredeyse iki katı mesafeye atış yapmış oluyor.
İnsanlar Mahmut Efendi’nin yanına gelip, “Siz herhalde Osmanlı İmparatorluğu’nun en iyi kemankeş sizsiniz, bizimle dalga geçmek için mi gönderdiler sizi?” diyorlar. Mahmut Efendi mütevazi bir şekilde, “Beni bu mesafelerle ok meydanına okçu diye almazlar” diyor. Tozkoparan İskender’in 847 metre rekorunu hatırlatıyor.
Hal böyleyken bazı durumlarda karşı taraf sizi zayıf olarak görebilir. Ama bu sizin zayıf olduğunuz anlamına gelmez.
Eğitim her alanda eğitimdir, konular ise her yerde aynıdır. Fakat sizi diğer bireylerden ayırarak üste taşıyan aldığınız eğitimin kalitesidir. Bu ise doğru kurum ve özverili öğretmenler ile mümkün hale gelir.
Bunun için Asil Koleji mükemmel tercihtir. Asil’de hem eğitim hem öğretim hem de öğrenilenleri hayata geçirebilen ve aktif şekilde hayatın tüm sürecinde rol alan öğrenciler mevcuttur. Kısacası, Asil bir nesil yetiştirmek için Asil Okulları her daim aktif ve güncel bir şekilde eğitime hazırdır.